Yine açılışlar, davetler, organizasyonlarla dolu bir Temmuz ayı..
Açılışı bir organizasyon için Kıbrıs’ta yaptım ve maalesef Kıbrıs’ı hiç sevmedim hatta nefret ve kin duydum, lanet yağdırdım..
Aslında çok da güzel bir organizasyon olmasına, mükemmel ağırlanmamıza rağmen Kıbrıs bi olmadı..
Bence zaten kuruluşundan beri Kıbrıs hiç olmamış, satalım orayı bence..
Neyse, böyle politik konuları daha farklı bir platformda değerlendiricem?!?!
Walla kimse kusura bakmasın ama hiç ait olduğum sınıf sistemine uygun değildi ve bundan dolayıdır ki kast sistemine duyduğum derin sevgi ve bağlılık bu tatilde daha da perçinlendi..
Gündüz gittiğim havuz kenarı ve plaj neybırhuudlarında maruz kaldığım yüksek dozda topuklu plaj terliği ve slip mayo sayesinde Kıbrıs artık benim için tam anlamıyla bir “fakirland” oldu..
Bi de bunlar yetmezmiş gibi bu tatilde aslında biraz da utanç duyduğum bir talihsizlik başıma geldi: klimadan boynum tutuldu, hem de çok fena..
2012’de artık hala klimadan boyun tutulur mu allaşkına bu ne yaa!!
bence klimadan tutulmak “mojito tutması” kadar kıro ve fakir bi hareket.. ama gelin görün ki ben tutuldum.. benim gibi lüks ve şaşaa düşkünü bir insan için takdir edersiniz ki bu durum ziyadesiyle utanç vericiydi..
bence klimadan tutulmak “mojito tutması” kadar kıro ve fakir bi hareket.. ama gelin görün ki ben tutuldum.. benim gibi lüks ve şaşaa düşkünü bir insan için takdir edersiniz ki bu durum ziyadesiyle utanç vericiydi..
Sanırım bu tatilde en mutlu olduğum anlar duty free kısımlarıydı.. siz düşünün yani..
Keşke yurtdışına çıkmadan da duty free’ye girebilsek.. aah ah.. umut fakirin ekmeği..
Öğğkk o ne be!! Resmen fakirlikle ilgili özlü sözler falan söylemeye başlamışım..
Seni hiç sevmedim Kıbrıs ve umarım ömrümün kalanında da bir daha karşılaşmamız gerekmez, sorun sende diil bende Kıbrıs!! İstersen daha da uzatabilirim, ayrılık klişelerini sıralayabilirim??
Ama bu tatilden hemen sonra beyaz Türklerimle kucaklaşmak için kendimi Bodrum ve Çeşme sahillerine attım..
Allahım all those blush and martinis!!!!
(bazen kendimi İngilizce daha iyi ifade edebiliyorum, rüyalarımı bile İngilizce görüyorum?!?!)
su gibi akan şaraplar, kokteyller, Ege’nin serin suları, her akşam 9’a kadar iskelede yuvarlanmalar, Adamik ve tatlı çocuklar..
ve tabiî ki suit odamız..
her şey o kadar zengin, o kadar görkemliydi ki..
daha yazmiyim bence artık..
Bize bıkmadan, yorulmadan hizmet eden Otto Flamm ekibine ve transporteyşın’da desteğini esirgemeyen Cihan Abi’ye tekrar teşekkürler ama üzülmeyin yine geliceeeeez süpriiiiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder