1 Kasım 2012 Perşembe

hmm evet tatildeydim..

acısıyla tatlısıyla bir tatilin daha sonuna geldim.
şaka yapıyorum acısı falan yok, son derece zengin bi tatildi yine lüks içinde yaşadık, boğulduk.

genel olarak konuları toparlamakta zorlanan mizacım sayesinde şu an da nerden başlicağımı bilmiyorum.
ortaya atıyorum, siz toplarsınız.

tatil genel olarak olaylı başladı.
badilerim A ve G ile Cuma sabaha karşı İstanbul'dan olaysız ayrıldık ve kendimizi şarabın ve permesanın ana vatanı olan roma'nın kollarını attık.
şehre hiç girmeden, sadece aktarmada bile olmamız bize toskana günlerimizi (!) hissettirdi.
2 saatlik rötarla da birlikte roma'da görkemli, şaaşaalı, kendinden konfetili bi 3 saat geçirdik.
ve bu 3 saat sonunda da sadece tabelalar yardımıyla derdimizi italyanca anlatabilecek hale geldik.
zaten ben daha önceden de çok akıcı bir şekilde "buongiorno" ve de "cinque cento" diyebiliodum.
havaalanında öğrendiğim partenza, arrivo, gabinetto ve destinazione ile de italyancam ileri bir düzeye taşındı..
(sonu özellikle "zione" ile biten italyanca kelimeleri daha çok seviyorum, sanki daha iyi konuşuyomuşum gibi bir his uyandırıyo)
ancak uçağa giderken nasıl olduğunu anlamadığımız bir şekilde badim G'nin bir sonraki uçakta olduğunu öğrendik..
o iş nasıl oldu hala bilmiyoruz. ama G gerçekten new york'a tek başına sonraki uçakla geldi?!?!
ve bunu öğrendiğimiz anda yüzümüzdeki şaşkınlık ve angutluk ifadesi de umarım kameralara çekilmemiştir.
ayrıca uçaktaki gay host'un da bana kafayı takıp bütün yol ayar çekmesi hiç hoş değildi.. fffffahişşe!!!!

5 gün new york ve 3 gün miami olmak üzere 8 günlük bir etaptı ve rüya rüya rüyaydı.
ince ince o oldu bu oldu diye anlatmicam tabiki, sadece öne çıkan bazı doneleri vericem..

*şampanyanın, şarabın su olup aktığı tatlı günlerdi. tabiki champagne breakfast orada da yakamızı bırakmadı.
*new york yürüyüş bakımından biraz yorucuydu, günlük yürüyüş ortalamamız 100 blok civarıydı..
*gece 3'te gittiğimiz mekandan 4 paket italyan makarnası yüklenip gelmemin sırrı hala çözülemedi!! italyan kültürüne duyduğum bu özentilik dozundaki saplantı beni korkutmaya başladı. teşekkürler.
*sentrıl park'ta hande'yla balayımız için aldığımız bisiklet turunda bisikletimizi kullanan kölenin müslüman çıkması ve 2.adım ayşe olduğundan bana proposal köprüsünün önünden geçerken "evlenmemiz gerek" demesi oldukça cesur, çarpıcı, cahilce ve sarkastikti..
fakirlere bu cesaret nerden gelio hiç anlamiorum?!?!

sonuçta sentrıl park'ta bu manzarada evlenme teklifi aldım mı, aldım!!
ama bunu saymıyoruz, yine bekleriiiiiz.
hayatımda ilk defa zenci bi kölem oldu, scarlett o'hara gibiydim.


*triatloncu gibi 4 çift spor ayakkabı almam dikkat çeken parçalardan oldu.
run forrest run.
benden önce koşarak geçen oldu mu??
*VE EN ÖNEMLİ KONUYA GELDİM: koca amerika kıtasında mini kot etek rezervleri tükenmiş durumda..
buradan mişel obama'ya sesleniyorum:
amerika'nın bu oyunlarını yemiyorum tamam mı??
o kot etekler saklandıkları yerden çıkıcak tamam mı??
bunların amerika'nın oyunları olduğunu anlamadığımı mı saniosunuz siz??
*tatilde yaklaşık 20 kişilik bir grup olduğumuzdan aslında zorlasam hiç ingilizce konuşmadan da bitirebilirdim ama kasmadım, niye kasıyım ki deli miyim ben.. aksine pratik olsun diye arkadaşlarımla da ingilizce konuştum, rüyalarımı ingilizce gördüm.. tenks..
*tatil süresince samsonite valize doyduk. ekip olarak günde ortalama 1 valiz aldık aşağı yukarı. zenginlikkkkk.. samtaymz yu kent help it yu nov..
*müzik zevkim tamamen değişti. 8 gün boyunca 24 saat hiphip ve r&b dinledik, dansettik.
ayrıca gangnam styla'ı şu an eser sahibinden daha iyi yapıyorum..
yo! yo!

*miami etabı baya hareketli başladı. ilk gün bizi havaalanında sandy karşıladı. uçan palmiyeler vs oldukça hareketliydi. ama akşamına şehri terketti ve bizi sıcacık miami'ye bıraktı.
*miami'de de japon turist gibi alışveriş çılgınlığı devam etti, günü 3 alışveriş merkezi ile kapadık.
*mandolin'de hayatımdaki en lezzetli yemeklerden birini yedim. miami'ye yolunuz düşerse (ki her zaman düşüceğini düşünüyorum) kesinlikle gitmelisiniz. en en en iyi..
*çok kral olduğu iddia edilen bir striptiz kulübüne gittik. daha önceden bir strip club tecrübem olmadığından bence de kraldı (?!?!) ama sevmedim konsepti.
kadının bir meta gibi kullanılması.........
tabiki böyle bir geyiğe girmicem..
kadınlar baya taş, bu işi de isteyerek yapiolar belli ki..
ama erkekler baya zavallıydı..
onun için bunu görmiyim diye hemen uyudum, her zaman yaptığım gibi çizgimi bozmadım.
*amerika'daki malesef türk reklamları içler acısı.
zengin bir reklamcıya sesleniyorum: sen sermayeyi koy, ben ekibi toplicam, new business'ı da yapıcam ama gel amerika'daki türk işletmeler için bir reklam ajansı açalım nolur!!!!
televizyonda powerpoint'te hazırlanan dişçi reklamı gördüm ben 2 gün önce!!!!
tehlikenin farkında mısınız????
*son olarak da son gecemizdeki cadılar bayramı kutlamaları!!
ben lokal bir isim olan serpil çakmaklı oldum. miami halkı bunu anlamamış olabilir, hatta masamızdaki amerikalı bir kız bana "is this your normal??" dedi..
yani bana göre normal olan sana göre normal olmayabilir bebeğim, bu 1!!
ama yine de sadece seni rencide etmemek için "this is not my normal" dedim, bu da 2!!


dönüş yolunda da her zamanki gibi valizimde yaklaşık 20 kiloluk bir fazlalık vardı ve 200 dolar ek ödemem gerekiyordu ama amca beni çok sevdiğinden "we keep this secret sweetheart" dedi ve benden para almadı..
canlarım benim.. yine gelicem..

ama herşeye rağmen 300 metreküplük evimi çok özlemişim..
eve geldiğimde tek tek porselenlerime, kristallerime, yağlı boya tablolarıma dokundum.. kaplumbağa terbiyecisi bana küsmüş resmen?!?!
piano odasında oturdum, tuşlara dokundum, sonra bi baktım ki günlerdir çalıyorum..
yoksa bu yazımı da daha önceden post etmek isterdim..
sanırım ki 2-3 konçerto çalmışımdır nerden baksan..
işte böyle..
türlü türlü tatlılıklarla geçen bir tatildi..
teşekkürler, tenks, öpt, kib, byeeee.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder